İstanbul Büyük Bir Şehirdir Yönetimi Karmaşıktır
İstanbul büyük şehirdir aynı zamanda yönetimi zor ve karmaşıktır. Sığ düşünen ya da mevzuat bahanesinin arkasına sığınan kimseler İstanbul’u gereği gibi yönetemez. Bu söze bakarak, okları tek bir yöne çevirmemiz yanlış olur.
Öncelikle yönetici kimdir? Sorusundan ne anlamalıyız. Burada yöneticiden kasıt, sevk ve idarenin sağlandığı bütün birimleri anlamak lazım. Zira büyük bir kentin yönetimi, küçük birimlerden oluşur ve her birimde bir yönetici vardır. Küçük veya büyük birimlerin idaresi aksatıldığında, bütünün ahengi bozuluyor, rengi değişiyor, bayağılaşıyor.
Ülkemizin her konuda ilerleyerek, büyük mesafe kat ettiği; toplumda abartılarak anlatılır. İşin aslı hiç de öyle değildir. Ülkemizde Bürokrasi; basit hatta minnacık konuları dahi çözmekte, çoğu zaman aciz kalıyor. Doğrudur, her olumsuz durumda, abalıya yüklenmemek lazım. Ama sorunun çözüm noktası veya yetkilisi, yönetimdekiler olduğu için bizi maruz görmeleri yerinde olur. İstanbul büyük bir yerleşim yeridir ve çok miktarda fakir ve işçi kesimini de barındırır. Ve bunlar maddi imkansızlıktan; birçok şeye erişemez.
Elektrik Kurumu Elektriği Neden Keser? Her Zaman Haklı mıdır?
İstanbul büyük şehir sınırlarında, yaşadığımız bina otuz beş yıllıktır. Bina sakini ortak kullanıma ait elektrik saatini yıllar önce üzerine almıştır. Yaşı ilerleyen komşu, hastalanır ve kısa zamanda vefat eder. Aradan birkaç ay geçmiştir. CK Elektrik Kurumu, ortak kullanımdaki elektrik saatinin sözleşmesini iptal eder ve saati kullanım dışı bırakır. Yani apartmanın ortak kullanımdaki; koridor ışıkları, kapı otomatiği ve KabloNet bağlantısı bir anda puf olur. Bu sayede Osmanlı döneminin 1911 yılına geri dönmüş olduk. İnsan hakları ve değerinin ayyuka çıkarıldığı bir günümüzde, ışıksız kaldık.
Gerekçe vefat edenin üzerinde elektrik saati olmazmış. Bununla beraber her ay düzenli gelen elektrik faturası, aksatılmadan ödenmiştir. Elektrik saatinin değişmesi gerektiğiyle ilgili kimseye bilgi verilmedi. Beş katlı bir apartmanda, fütursuzca elektrik kesilerek, saatinin devre dışı bırakılması sizce doğru mu? Bina sakinlerinin çoğu kiracı ve çalışan işçiler. Günlerdir karanlık koridorda, telefon ışığıyla veya korkuluklara tutunarak yukarı çıkıyorlar. Koridorlar dışarıdan ışık alamadığı için merdivenler oldukça karanlıktır.
İstanbul büyük ve kalabalık aynı zamanda kiralık boş konut bulma sorunu yaşanan bir şehirdir. Elektriği kesen zihniyet, üst katlarda oturanların hali düşünmedi. Oysa her ortamda insan hakları ve insanın biricik oldu sürekli vurgulandı. Yaşlı, genç, hasta, çocuklar, karanlık yüzünden merdivenlerde düşüp zarar görse bundan kim sorumlu olacak. Kablonet kullanılan binada ortak kullanımdaki elektrik kesildiğinde, internette kesiliyor. İşini internetten yapan ve internet kullanmaya mecbur olanların mağduriyeti göz ardı edildi. Yeni abonelik tahsis etmeden, mevcut elektrik saatinin kesilmesi, insan haklarına sığmıyor. Velev ki borcu dahi yokken, insanların düşüncesizce mağdur edilmesi, hiç yakışık olmadı.
Toplum Olarak Ortak Karar Alma Sorunu Yaşıyoruz
Basit konularda dahi apartman sakinlerinin bir araya gelip ortak karar alması zordur. Maalesef toplumumuzda oturup konuşma, karar alma kültürü henüz gelişmedi. Apartmandan boş zamanı bulanan bir kimsenin elektrik kurumuna giderek, saatini üzerine alması, sizce o kadar kolay olabilir mi? Bir haftadır yaşanan mağduriyet bakalım ne zaman bitecek. Ülkenin doğusundan, batısından tutun da Suriyeli ve Afganlısına kadar karmaşık bir kalabalıkta, gel de sorunu çöz. En azından ortak alanlarla ilgili Elektrik kurumunun bir çözüm üretip, insanları mağdur etmemesi gerekir. Elektrik saatini ancak mal sahibi alabilirmiş. Mal sahiplerinin kimi hanyada kimi Konya’da, kimi de kendini toplumdan soyutlayıp, kabuğunda yaşayan insanlar.
Ortada fatura ödenmeme sorun yokken, sorun oluşturmanın ne anlamı vardır. Borç birikir veya farklı bir mağduriyet yaşanırsa gereken zaten yapılacaktır. Bir bina sakinlerini zamansız ve süre vererek uyarmadan bu şekilde mağdur etmek, yakışmıyor, yakışmadı ve yakışmayacak. Bu kurumun başında bulunan birinin bu kadar düşüncesiz olması, yönetimin ne kadar önemli olduğunu göstermez mi?
Hastalıktan veya kazadan dolayı hasta bir insanın organını tedavi etmek için nice paralar harcanıyor, yardımlar toplanıyor. Karanlık yüzünden bir bireyin zarar görüp, sakat kalması mümkünken, bu kadar sığ düşünüp insanları mağdur etmenin mazereti olamaz. Ne bürokrasi ne de kanunu bir yaptırım güvenlik hakkını alamamalıdır. Devlet bireylerin güvenli yaşaması için vardır ve bu her durumda bunu sağlamalıdır.
Suçlu aranacaksa en tepeden, en aşağıya kadar aranmalıdır. Anahtarı elinde bulunduran makamın düşüncesizce kontağı kapatması bizce çözüm değil, yıkımdır. İşgal ettikleri makamın hakkını veremiyorlar ve bu makamlara layık değiller.
İstanbul Bağcılar Tramvay Sorunu ve Yönetici
İstanbul’da Bağcılar – Kabataş tramvay hattının yolcu yükü oldukça fazladır. Bu hatta birçok tramvay hattından daha fazla yolcu taşınıyor. Gel gelelim Güngören – Güneştepe durakları arasında trafik karmaşası yıllardır sürüp gidiyor. Bu kargaşaya ne giden çözüm buldu, ne de yeni gelenler. Aynı terane dönüp duruyor. Yolcular kızıyor, kötü yönetimi sürekli şikayet ediyor. Ama ne bir duyan var ne de dikkate alan biri oluyor.
Eminönü – Cevizlibağ arasında yolcu yoğunluğunu rahatlatmak için düzenli olarak ek seferler konuyor. Bu da Metrobüse binecek yolcular için biçilmiş kaftandır. Bu sayede Kabataş – Bağcılar yolcuları bir nebze de olsa tramvaydaki yolcu kalabalığından kurtuluyor. Genelde, iki adet Eminönü – Cevizlibağ tramvayına karşılık, bir tane Kabataş-Bağcılar tramvayı çalışıyor.
Bağcılar yolcuları ara durakların yoğunluğu bildiği için; aktarmalı araçlara binmez. Bu yüzden ara duraklarda binecek yolcular, Cevizlibağ tramvayını tercih etmez. Zira Cevizlibağ durağında inip zaten dolu gelecek Bağcılar aracına tekrar binmeye çalışmak iki kere ölmek gibidir. Bu nedenle kim nereye gidecekse o aracı tercih eder. Bu yüzdende araç az geldiği için Bağcılar yolcuları duraklarda biraz daha fazla beklemek zorundadır.
Bağcılar aracına binen yolcuları, zaman zaman Güngören durağında sürpriz bekler. Vatman veya farklı bir ifade ile yol koordinatörü; Güngören – Bağcılar arasındaki trafik yoğunluğunu bahane ederek, sefer halindeki Bağcılar tramvayının son durağını Güngören olarak değiştirir. Özellikle akşam saatinde, bir an önce işinden evine gitmek isteyen, silme dolu tramvaydaki yolcular Bağcılara götürülmez. Güngören durağında indirilir. Elbette yolcuların sinirleri bir anda tavan yapıyor. İndi bindi ceremesini yaşamak istemeyen yolcular, duraklarda daha fazla Bağcılar tramvayını beklemiştir.
Bağcılar tramvay güzergâhında yaşananlar, maalesef her gün tekrar eden çözümsüz bir sorundur. Tramvaydan indirilen yolcular, zaman zaman kızgınlıkla ve hışımla ya aracı tekmeliyor ya da vatmana sataşıyor, hakaret ediyor. Bunun yanında soğuk kanlılığını koruyamayanlar işi biraz daha ileriye götürebiliyor.
Sorunu Çözüm Diye Göstermek, Sorun Çözmüyor
İşin garibi, yol dolu gerekçesiyle, silme dolu tramvaydan yolcular indiriliyor. Arkadan gelen diğer silme dolu Bağcılar tramvayına bindirilmeye çalışılıyor. Sizce bu çözüm müdür? Gayri ihtiyarı insan düşünüyor; bu nasıl bir aklın üründür. Yolculara bu eziyeti bu cefayı reva görmek hiç de doğru değildir. Yıllardır devam eden tramvay yolundaki trafik yoğunluğuna, yönetim çözüm üretmek yerine, yol dolu diye tramvayı geri döndürüyor. Maalesef bunu da yöneticiler, çözümmüş gibi bize sunmaya çalışıyor.
Bunun yanında işin enteresan bir yanı daha var. Çoğunlukla trafik yoğunluğu oluyor ama her şeye rağmen yolcuların dolu tramvaydan indirilip, başka bir dolu tramvaya bindirilmesini tasvip etmiyoruz. Bununla beraber bazen de bir sonraki durağa yürüdüğümüzde yolun tamamen boş ve trafiğin akıcı olduğunu da görüyoruz. Trafiğin açık olmasına rağmen yolculara bu eziyetin yapılması, kızgınlığımızı bir kat daha arttırıyor.
Elbette bir gün, derdimizi anlattığımızda, bize çözüm bulacak bir Marco Paşa gelecektir. Ümitlerimizi yitirmedik. Bir kimsenin büyük yönetici olabilmesi için, küçük meselelere çözüm üretebilmesi gerekiyor. Basit bir güzergâh sorununa çözüm üretemeyenler işgal ettiği makamın hakkını veremiyordur. Dileriz o makama, hakkını verecek yöneticiler gelir.