Hiç ölüye mektup yazılır mı? Elbette yazılır. Mektubu ölü okumasa da diriler okur. Maksat, olup biteni anlatmaksa varsın ölü değil de diriler anlasın. Anlamasa da tebessüm edip gülümsesin. Nasıl olsa günümüzde normal insan pek kalmadı. Biz de normal değil de bize laik görülen yerde, yerimizi alalım.

Sen Ölünce Arkandan Neler Oldu?

Sen öldükten sonra burada nelerin olduğunu biliyor musun? Hani sokakta bayıldığın zaman seni ambulansla hastaneye götürdüler. O gün sabaha kadar hastanede kaldın. Hastalığının teşhisi için sana birçok tahlil yapıldı. Ayrıca EMAR (MR) çekilip, muayene de yapıldı. Sonuçta “Taş gibisin! Evine git.” Denildi. Sen de göğsündeki ağrıyla iki büklüm, ayaklarını yerde sürükleyerek, evine gittin.

Ölüye Mektup
Müslüman Cenaze Defni

Gel gör ki göğsündeki ağrıya ancak iki gün dayanabildin. Tekrar ambulans çağırdın aynı hastaneye ambulansla gittin. Önceki gibi tetkik ve tahliller tekrar yapıldı. Fakat hasta olmadığın tekrar anlaşıldı. Göğsünde ağrı olmasa, bunun yanında iştahın olup bir de yemek yiyebilseydin. Hele bir de doğrulup yürüyebilseydin, bir şeyin yoktu diyebilirdik. Çünkü ateşin yoktu, zor da olsa nefes alabiliyordun.

Akşam sessizlik istedin, odana dinlenmeye çekildin. Ailen seni rahatsız etmemek için sabaha kadar yanına gelmedi. Ama sen ne yaptın. Hiç kimseye bir şey demeden, valizini dahi toplamadan gittin. Madem gidecektin bir helallik dahi alamaz mıydın? Sessiz sedasız, “Garipler” gibi bizi bırakıp gittin.

Sağlam Raporu Verilen Hasta Vefat Ediyor

Sabah 10 civarı bacanağının oğlu telefonla beni aradı. Hani hastaneye sana yardımcı olmak için gelen bacanağın var ya! İşte onun oğlu. Beni hastanede onunla tanıştırmıştın. Efendi biriydi. Fikirleri bana garip gelse de kalbindeki iyilik, yüzüne yansıyordu. İşte o an ölüm haberini aldığımda sana, yani ölüye mektup yazmak aklıma geldi.

Yetim ve Öksüz

-Sabahleyin, ailesi eniştemi vefat etmiş buldular. Şimdi hastanede, otopsi için götürdüler. Cenaze defin zamanı belli olunca tekrar ararım.

Böyle bir haberi beklemiyordum. Koskoca iki gün hastanede onca tahlil ve tetkikten sonra, kalp krizinden vefat etmene inanamıyordum. Hani sağlıkta çağ atlıyorduk. Yurt dışındaki Türk hastayı, özel helikopter ambulansla ülkemize getiriyorduk. Sağlıkta bu kadar ilerideydik. Hani dünyadaki ubirçok ülkeden sağlık hizmeti konusunda ilerideydik. Oysa sen göz göre göre, acı çeke çeke kalp krizinden vefat ettin.

Defin için telefon gelmesini bekledim ama gelmedi. Maziyi yâd etmek için telefonumu karıştırırken, ne yazık ki senin cenaze ilanını gördüm. Telefonla haber gelecek diye beklerken “Durumunda” cenaze ilanını gördüm, şaşırdım. Elbette üzücü hadiseyi arkadaş grubumuza ilettim. Bazıları aradı, habere inanamadı.

Cenaze Namazının vakti yaklaştığında epey kimse Cami avlusundaydı. Tanıdıklarım vardı, tanımadıklarım da vardı. Anlata anlata bitiremediğin diğer kayınçonu da gördüm. Ben onu iri yarı, cüsseli biri beklerken, zayıf ve çelimsiz olduğunu gördüm. İmama rica etti cenaze namazını kayınçon kıldırdı. Ufak da olsa gaf yaptı ama boş ver. Sen zaten her şeyi boş verirdin. Hayat felsefen buydu. Cenaze defin yerin oldukça uzaktı. Ama merak etme, zamanında yetiştirdik. Zinhar bir gün fazladan kalsan, her kesin düzeni alt üst olurdu. Kiminin çok işi var, çalışmak için işine gidecek. Kiminin evi uzak, evine vakitlice geri dönecektir. Kimi de yüreğini burada, seninle bırakıp geldiği yere buruk kalple geri dönecektir.

Tabutunu Taşımadım, Üzerine Toprak Atmadım

Tabutun taşınırken tabutuna el atmadım, cenaze kalabalıktı ve itiş kakış olmak bana ters geldi. Ben de sana, yani ölüye mektup yazarım diyerek kendimi avuttum. Tabutun eller üzerinde giderken arkandan seyrettim ve sessizce kalabalığın ardından yürüdüm. Mezarının başına geldiğimizde mezarın hazırdı. Ne şanslısın dubleks mezarın vardı. Köhne dünyada bir evin olmadı ama dubleks mezarın oldu. Kayınçon ayetler, dualar okudu bizler nemli gözlerle dinledik. Dua ettik, acı acı gülümsedik. Ne yalan söyleyeyim, mezara defnedildiğinde; üzüntülü de olsam, tebessüm ettim. Sen uzun boylu değildin. Mezarın da ulgun şekilde kazılıydı. Gel gör ki seni toprağa boylu boyunca yatırdıklarında, mezara sığmadın.

Ayakların toprağa değiyordu, daha geri çekemediler. Ben de bu manzara karşısında acı acı tebessüm ettim. Hayattayken hem yetim hem de öksüzdün, bu nedenle çocukluğun ve gençliğin yetimhanede geçti. Ne anan vardı, ne baban ne de kardeşin. Öksüz ve yetim büyüdün için boyunun da hep büküktü. Mezara girdin gene boynun büküktü. Ben de acı acı tebessüm ettim, bu manzara karşısında nasıl tebessüm etmeyeyim ki.

Mezarına toprak da atamadım. Bacanağın bir eline hoparlörü almış, diğer elinde de mikrofonu. Teçhizat eski olduğu için tutukluk yapıyordu. Kayınçon; hoparlörü tutarken mikrofonla dualar okuyordu. Zorlandığı için hoparlörü kayınçondan ben aldım, cenaze merasimi bitene kadar elimde tuttum. Ellerim doluydu, bu yüzden mezarına toprak atamadım.

Sen Rahat Yerinde Yatarken, Biz Geri Döndük

Seni toprağın altında bıraktık geri döndük. Hiçbir şey yokmuş gibi işimize, gücümüze geri döndük. Daha önce beraber gidip, döndüğümüz mezarlıkta, bu sefer seni bırakıp döndük. Ben de yalan yok, henüz kabrini ziyarete gidemedim. Ama ilk fırsatta gideceğim. Ancak bulunduğun mezarlığa ziyarete giden arkadaş sana da uğramış. Arkadaşın demesine göre; mezarını örten toprak çökmüş, mezarının üstü çukurlaşmış. Epey zaman geçmesine rağmen, mezar taşın da henüz yapılmamış. Param olsaydı mezar taşını hemen yaptırırdım ama beni bilirsin. Ben de sağlığındaki gibi parasızım. Garip değilim ama fakir biriyim. Ama ziyaretine geldiğimde çöken mezarına toprak koyduracağım.

Ben ölüye mektup yazdım. Bu bana kolay geldi. Hele bir de yaşayanlara mektup yazabilsek. İçimizdekilerini, zehrimizi ortaya dökebilsek. Zannımca diriyle konuşup anlaşmak, ölüyle konuşup anlaşmaktan daha zordur. Zira çoğumuz ne konuşma ne de dinlemeyi biliyoruz.

Click to rate this post!
[Total: 0 Average: 0]