Belediye Yönetimini Kazanmak ve Kaybetmek
Beş yılda bir yenilenen yerel seçimlerle vatandaş, belediye yönetimini değiştirebiliyor. Bazen “İyi ki değişti” dememize rağmen bazen de memnun kalmayabiliyoruz. Gerçi toplumumuzda ön plana çıkan siyasi görüştür. Bunun yanında belli bir partiye mensup olmayanlar bu konuda daha rahat davranıyor. Oysa ülkemizde yerel veya genel seçimler İspanya arenasına dönüyor. Doğrular, yanlışlar, kibarlık daha açık ifadeyle saygı kavramı bir süreliğine rafa kaldırılıyor. Yerel seçimler yapıldıktan sonra siyasiler saygı kavramını raftan tekrar alsa da üzerlerine cuk oturmuyor. Zira arenada söylenen sözler, hakaretler ve ötekileştirmeler çamur gibi zihnimize yapışıyor, söküp atamıyoruz.
Buna rağmen hiç bir şey yokmuş gibi yan yana, kol kola yürüyen siyasi rakipler bizi şaşırtıyor. Şaşırtmaya da devam edecek. Büyük şehrin yönetimini kazanan yeni yönetim icraatlarına başladı. Ancak eskiden beri devam eden çarpık kentleşme, verimsiz alt yapı yatırımları aynı şekilde devam ediyor. Belediye yönetimi uzmanlık alanımız değil. Ancak İstanbul da bölük pörçük ve yetersiz başlayan raylı ulaşım, aynı şekilde devam ediyor. Hatta Bağcılar, Güngören gibi gelir seviyesi düşük halkın yerleşim yerlerinde geriye doğru bir gidiş var. Bu durumun karşısında belediye yönetimini suçlayabiliriz.
Raylı Ulaşımın Reklamı Var Kendi Yok
Özellikle işçi sınıfı için raylı ulaşım can simididir. Elbette raylı ulaşım sayılmasa da Metrobüs ulaşımını da bu kategoriye katabiliriz. Belediye yönetimini bu çözümünde alkışlamasak da lastik tekerlekli de olsa yolcu yükünü taşımada Metrobüsünde faydası oluyor. Sonuçta o da oldukça yoğun bir yolcu taşımada hizmet veriyor. Ancak bu hizmetlerin gelişerek güzelleşmesi gerekirken maalesef aksamalara şahit oluyoruz. Şahit olmaktan ziyade bizzat deneyimleyerek yaşıyoruz. Kabataş-Bağcılar tramvayıyla yolculuk yapan bir kimsenin serzenişini dinlemenizi tavsiye ederim. Suçu direk yeni yerel yönetime atamayız. Elbette en baştan yapılan güzergah seçiminin yanlışlığı o zamandan beri devam ediyor. Ancak bu keşmekeşin devam etmesindeki sorumluluğu yeni yönetime atabiliriz. Zira değişim ve gelişime yönelik hiç bir çalışma yapılmıyor. Ne hikmetse çok yoğun şekilde yolcu taşıyan Bağcılar-Kabataş hattı ser sefir durumda.
En büyük aksaklığı ise belli yerlerde lastik tekerlekli araçlarla, tramvayın kucak kucağa gitmesi. Vatandaş belediye yönetimini bu aksaklık konusunda sık sık uyarıyor. Yıllardır şikayetlerin ayyuka çıkmasına rağmen hiç bir çalışmanın yapılmamasını hayretle karşılıyoruz. Elbette bunun sebebini anlamaya da çalışıyoruz. Sabah 06.50 ve 09.00 arası ile akşam 17.00 ile 20.00 arası yolculuk yapan bir kimse yeni seçimde oyunu verirken kesinlikle iki kere düşünür. Gerçi düşünsek de değişen bir şey olmaz. Zira yeni yönetimin devraldığı ilgisizliği ve çözümsüzlüğü yeni yönetim devrediyor. Önceden iyi, şimdi kötü olsa tercih değiştirmeyi düşünürdük. Ancak aynı tas aynı hamam, ilgisiz ve çözümsüz iki yönetimle çile çekmeye devam ediyoruz.
Madem Hat Düzeltilemiyor, Güzergah Değişemez mi?
Yanlış hatırlamıyorsam Bağcılar-Kabataş hattı 2006 yılında hizmete başladı. Başladığı günden beir başlayan sorunlar günümüze kadar devam ediyor. Her daim vatandaş olarak belediye yönetimini bu konuda uyardık. Ancak aksaklığın bu şekilde devam edeceğe de benziyor. Zira çözüm olarak ne bir taş üstüne taş, ne de ray üstüne demir konuyor. Hele hele gelişme yerine çürüme formuna dönen Tramvaylar yürek yakıyor. Özellikle daha kullanışlı olsa da eski tip tramvaylar bizi üzüyor. Bakımsızlıktan iyice hurdaya dönen araçların oldukça sevgiye ihtiyacı var.
Eski yönetim bu hengameyi bol bol reklam ve köpürtme ile gözleri boyuyordu. Yolcular yapılan reklamlar karşısında seyahatte yaşadığı aksaklıkları eleştirmeye utanırdı. Ancak şimdiki yönetim reklam gibi gereksiz masraf yapmıyor. Ama en azından yerel yönetim gereksiz yere yapmadığı reklam harcamasının yarısını tramvayın bakım onarımına harcasa her halde memnun oluruz.
Ama yolcuların en büyük derdi, bitmez derdi lastik tekerlekli güzergahtaki tramvay seyahati. Araçlarla sırt sırta giden tramvaylar oldukça komik duruyor. Düşünün hızlı ve konforlu ulaşım için tasarlanan tramvayın içi hınca hınç dolu. Kadın, erkek, çoluk çocuk akraba olmuşçasına iç içe. Sabah ve akşam yolculuklarındaki tramvay yolculuğunu şuna benzetiyorum. Belediye yönetimini burada felsefe profesörü yerine koyuyoruz.
Felsefe dersi veren profesör talebelerinin önüne boş bir kavanoz koyuyor. Kavanoza önce iri çakıl taşları koyuyor. Sonrasında daha küçük çakıl taşları koyuyor ve öğrencilerine soruyor:
-Sizce bu kavanoz dolu mu?
Belli konuşmalardan sonra eline aldığı kumu da kavanoza koyarak boşlukları dolduruyor. Ders bu şekilde uzayıp gidiyor. Profesörün orada neyi anlatmaya çalıştığı hakkında en ufak bir fikrim yok. Fikrimin olmadığı gibi ilgim de yok. O ufak kaya parçaları, çakıl taşları ve en son eklenen kum çok ilgimi çekiyor.
Tramvay Yolculuğu Felsefe Yapmak Gibidir
Çemberlitaş durağından tramvaya bindim. Ama öyle elimi kolumu sallayarak değil. Zira saat 17.00’u gösteriyordu. Yani yolcuların akın akın durağa geldiği bir saatti. Arkamda duran yolcuların itmesiyle, tramvaydaki yolcuların direnmesiyle içeri girebiliyorum. Bunu zannetmeyin ki o güne mahsus. Her akşam tekrar eden bir kâbus. En nihayetinde kapı üç beş denemeden sonra kapanabiliyor. Tabi burada tramvaya binemeyen yolcuların ağırlaşan sözleri
-Kardeşim orta boş, ilerleyin bak kaçıncı tramvay
Buna karşılık içerideki yolcuların karşı cevabı
-Pestilimiz çıktı, burada çocuk arabası var, birinin valizi var, ilerleyemiyoruz. Sonrakini bekleyin
Bu diyalogu ve belediye yönetimini düşünüyorum. Bazen komediye dönse de bazen kavgaya kadar gidiyor. Cüssesine ve bileğine güvenen bir kimse orman kanununun 1. maddesi a bendine göre tramvaya biner. Bu kimse kulaklarını tıkayarak sadece ilerliyor. Önündeki bayan veya çocuk yada hasta, yaşlı gözetmeden ilerliyor. Cüsseli adam düşmana karşı zafer kazanmak isteyen cesur bir asker gibidir. Bu esnada ne edep ne haya ne insanlık vardır. Artık o avına kenetlenmiş avcı, hedefe bağlanmış güdümlü füzedir. Elbette insan eti şekilden şekle giriyor. Bu cüsseli yolcu her türlü hakarete uğramasına rağmen dolu tramvaya biniyor.
Tramvay Seferiyle Dünya Turu
Felsefecinin kavanozuna dönen tramvay Çemberlitaş durağından hareket ederek, Beyazıt durağında duruyor. Buradaki yolcu kalabalığı daha muazzam. iki üç sıra olmuş bekleyen yolcular, ağzına kadar dolu tramvaydan bir kişinin inmesine rağmen on kişi binebiliyor. Akrabalık derecesi o kadar ileri gidiyor ki bayanların bağrış ve hakaretleri havada uçuşuyor.
-Elini çek, yaslanma, saygısız
Elbette bu serzenişlerin en kibarları, haddi aşıp edep çerçevesini aşmanın yanında yumruklu kavgaya kadar daha neler neler oluyor. Ancak bunca curcunaya rağmen yıllardır çözüme yönelik en ufak bir adım atılmadı. Atılacağa da benzemiyor. Aslında yolculuk esnasında biraz sağa bakarsak belediye yönetimini görebiliriz. Biz her ne kadar uzak olsa da o nispette de yakın.
Akrabalık ilişkileri çerçevesinde tramvay yolculuğumuz her durakta biraz daha renkleniyor. Asabileşen insanların bazıları kavga bittiği halde söylenmeye devam ediyor. Kimisi kendi kendine gülümseyip kendini teselli ediyor. Elbette yolcuların abartılı olmasın ama çoğu bizim vatandaşımız değil. Zaten Suriyeli ve Kazak yolcular artık bizden sayılıyor. Bunun yanında gerçek turistleri saymazsak ki zaten parmakla sayacağımız kadar azlar. Rengi siyah ve tahminde zorlandığım ama muhtemelen Afgan asıllı yolcularda azınlıkta değil. Yolculukta zorlananların bir kısmı topu yabancılara atsa da buna katılmıyoruz. Zira onların olmadığı zamanlarda da aynı sorunu yaşıyorduk. Belediye yönetimini ve bazı vatandaşların sadece buna tutunması kanımızca kolaycılık olacaktır.
Yarışı Lastik Tekerlekli Araç Kazanıyor
Tramvayla otomobilin kapıştığını başka ülkede zor görürsünüz. Aynı güzergahta kardeş kardeş ilerleyen otomobil ve tramvay bazen yarışa kalkıyor. Elbette bu hız yarışı değil zira duraklayarak giden araçların hız gösterisi yapması lüks olur. Bu ikisi komedi tarzı sadece bir birlerini bir arpa boyu geçme yarışı. Yarışma sonunda arpa ödülünü, kazanan alacak.
Tramvay yani raylı güzergahla, otomobil trafiğinin iç içe karışmasını hiç anlamadım. Anlamadığımız içinde belediye yönetimini anlayışa davet ediyoruz. Bunun yanında tramvay güzergahında otomobil yolu gibi trafik ışıklarının sık sık olmasını da hiç anlayamadım. Hangi düşünceyle raylı sistemi lalettayin bir şekilde araç trafiğinin içine gömerler. Onca yolcuya yıllardır çile çektirirler.
Çemberlitaş durağından bindiğimiz tramvayın önünde son durak olarak Bağcılar yazıyordu. Bundan önce geçen iki tramvayda son durak Cevizlibağ yazıyordu. Bağcılara gideceğimiz için kalabalık duraklarda indi-bindiyle uğraşmamak için onlara binmedim. Bağcılar yazın tramvay geldiğinde ise fırsatı kaçırmadan güç bela binebildik. Maceralı bir yolculuktan sonra zombi gibi Zeytinburnu durağına ulaşabildik. Akıncılar durağında ineceğim için durak sayısı iyice azalmıştı.
Kükreyen İnsanlar ve Tebessüm Edenler
Zeytinburnu durağından hareket eden tramvay sakin sakin yoluna devam etti. Zira buraya gelene kadar yolcuların sinirleri iyice zıplamıştı. Elbette araçların arasındaki yolculuk raylı sistemin cazibesini ortadan kaldırıyordu. Netice itibarıyla ineceğimiz durağa gelerek bir zafer daha kazanacaktık. Ne yazık ki tramvay neredeyse hiç boşalmadı. İnen yolcu kadar tekrar yeni yolcular bindi. İyice bezgin hale gelen yolcular tedirgindir ve diken üstündedir. Birçoğu patlamak üzeredir. Zeytinburnu durağından hareket eden tramvayda ortalığı geren bir anons oldu.
-Güngören-Bağcılar güzergahında araç trafik yoğunluğu olduğu için tramvay Soğanlı durağından geri dönecektir!
öncelikle raylı sistemde böyle bir anonsun olması çok komik. Adı üzerinde raylı sistem. Ne yazık ki biz bu komikliğe gülemiyoruz. Zaten ağzına kadar dolu tramvayın ardından gelen tramvaylarında pek farkı yok. Soğanlı durağında inecek yolcuların, arkadan gelen yolcu dolu tramvaya binmesi zaten mümkün değil. Öfkeli yolcular Belediye yönetimini ilgisizlikle suçladı. Bu anons karşısında yolcular kazan kaldırdı. Hoşafın yağı kesildiği için, önce tramvaydan inmeyi reddedecekler. Eğer vatman ikna olmaz Bağcılara devam etmezse bu sefer vatmanla hesaplaşacaklar. Yanlış verilen karar bazen doğru verilen karardan üstün olabilir. Bu anonstan sonra belediye yönetiminin her yaptığı icraat yanlış söylemi konuşulmaya başladı. Yirmi yirmi beş dakika sürecek yolculuğun bir saati aşması yolcuları yeterince şişirmişti. Üstüne üstlük vatmanın anonsu ortalığı tar-ü mâr etti. Akıncılar durağında indiğim için Soğanlı durağında yaşananları bilmiyorum. Ama bu çeşit aksaklıkların belediye yönetimine çok oy kaybettirdiğini biliyorum.
Sonuç ve Değerlendirme
Sonuç olarak İstanbul’u yönetmek ciddi bir iştir. Her baba yiğidin harcı da değildir. Devasa bütçeli bir kurumun yıllardır kangren hâle gelmiş Bağcılar-Kabataş hattı sorununu çözmemesini anlayamıyorum. Eğer bu hatta sorun yok diyen bir yetkili bir iki gün sabah ve akşam saatlerinde bu hatta bir yolculuk yapsın. Elbette yolculuğu esnasında yetkili ve etkili biri olduğunu gizlesin. Zira vatandaş bunu öğrenirse alacağı tepki ve şikayet oldukça fazla olacaktır. Temennimiz bu sorunun bir an önce çözülmesidir. Ne belediye yönetimi oy kaybetsin, ne de vatandaş zaman kaybetsin.