İddiayı kaybettim ve bunu kabul ediyorum. Aslında bir çok kimse gibi kaybetmeyi ben de sevmem ama bu sefer kaybettim. Aslına bakılırsa “Bu sefer!” demek de hatalı olacaktır. Zira çok seferdeki gibi bu sefer de kaybettim. Kaybettiğimi kırk yaşını geçtiğimde anladım.

Kaybettiğime karar vermemin nedenleri;

Ben düz yolda yürüyebilmek için ayakkabı bulmaktan acizken o tekneyle marinada seyahat rotası çiziyordu. Aynı şekilde toplu taşımaya binebilmek için cebimde para ararken o lüks aracını çizilmesin diye otoparka bırakıyordu. İddiayı kaybettim ve bunu kabul ediyorum. Zira o yazlığının üzerine kat çıkarken ben hasbelkader maddi destek ve dayatmayla satın aldığım mütevazı evin, kredi taksitini ödüyordum.

Bazen Kazanabiliriz
Bazen Kazanabiliriz

Doğru Başlayan Hayat Yolculuğu

Maziye baktığımda rahle başında okumayı ilk ben öğrendim. Orta, lise derken üniversiteyi de bitirdim. Mesleğimle ilgili yurt dışında da çalıştım. Bunun yanında tahsilini tamamlaması için onu ne kadar zorlasalar da orta ikiden mezun oldu. Ebeveynime saygılı ve yaşlılara hep hürmetkâr oldum. Oysa o bunu hiç yapmadı. Takma dişi bulunan yaşlı sofraya oturunca o kalkardı. Birçok hayvanım oldu, onlara sahip çıktım. Oysa o sinekleri yakalar, onlara elektrik verir ve bundan zevk alırdı. Asabiydi, aksiydi ve sinirliydi kimse yanına yaklaşamazdı, kırıcı olurdu. Oysa bilerek kırmayı bırakın kırıcı söz söylemekten kaçınırdım.

İddiayı Kaybettim
İddiayı Kaybettim

Elbette bütün bunların yanın da bir zamanlar o da çocuktu ben de. Hem akrabaydık hem de yaşıt. Lakabı mızıkçıydı. Misket oyununda veya çelik çomak oyununda yenildiğinde mızıkçılık yapar, oyunun tadını kaçırırdı. Her şeye rağmen çocukluğumuz birlikte geçti. Yıllar gelip geçti; birden geriye baktım aynı binadaydık ama yollarımız ayrıydı. Elbette fikir birliği olmadığında mekân birliği bir anlam ifade etmiyordu.

İddiamız hatırıma geldi, tebessüm ettim. On yaşlarındaydık, gene bir oyunda o mızıkçılık yaptı. Ben iyiyim, sen kötüsün gibi çocukça bir tartışmaya girdik. Sözlü tartışmamızın sonunda iddiaya girdik;

-Kim kırk yaşına geldiğinde zengin olacaksa, o iyidir.

O yaştaki çocuğun aklına böyle bir şey nereden geldi bunu bilemeyiz. Ama aklımıza geldi ve iddiaya girdik. Bu iddia zihnimden yıllar boyunca hiç çıkmadı. Beni nasıl etkilediyse hâlâ da aklımdan çıkmıyor. Zannedersen o, bu iddiayı unuttu. Yoksa fırsatını bulur başıma kakardı. Neyse ki unutmuştur.

Mâzi Bilinemez Ancak Zamanı Gelince Yaşanır

Gelecekte insanı nelerin beklediğini bilmeden yaşayıp gidiyoruz. Bu nedenle ne gelecekten tedirginlik duyup stres yapmamıza gerek var. Ne de ailemizin maddi gücüne güvenip fütursuzca yaşamalıyız.

Elbette doğru yoldan doğru giden insan da hata yapar. Sonuç olarak da hatasının ceremesini bütün hücreleriyle çeker. Aksi durumda okumuş ve dürüst bir insanın zorda kalması veya sıkıntılı hayat sürmesi oldukça zordur. Ancak bu kimseler verdikleri yanlış kararlarla yanlışa düşüp hayatını zora sokabiliyor.

Orta yaşa gelen kimse geriye dönüp yaşantısına baktığında mutlaka görür. Neyi görür? Hayatında kendine tanınan fırsatları görür. Kim olursa olsun hayat yolculuğunda bir kimseye üç defa fırsat veriliyor.

  • Usulünce köşeyi dönmek
  • Doğru yatırım yapmak için fırsat veriliyor.

Çoğu insan altın tepside kendine sunulan bu üç fırsatı ya göremiyor ya da gördüğü halde değerlendiremiyor. Bunun yanında hayat yolculuğunda dosdoğru gittiğimiz yoldan bizi saptıranlar da olabiliyor. Kolumuzdan tutup dikenli veya uçurumlarla dolu meçhul yola çeken arkadaşlarımız da oluyor. Bu tip insanlar genelde üç maymunu oynar.

  • Akıllı olduğu halde ahmak gibi davranıp sizi yönlendirir
  • Duygu sömürüsü ve kahramanlık türküleriyle hissetmeyeceğiniz şekilde gaz verirler
  • Kendisinde şeytan tüyü vardır, çirkin yüzünü görseniz de sebepsiz şekilde peşine takılırsınız.

Ancak kilometre taşı tükenip, kervanın göçüp gittiği zaman gözlerdeki perde aralanır ve “Ben ne yaptım.” denir.

İddiayı Kaybettim Bunu Kabul Ediyorum

İddiayı kaybettim ama kaybetmemin sebebi ben değilim. Benim hatam; içimdeki insanlık duygusuyla değersiz insana değer vermek oldu. Buna ister zaaf deyin ister saflık. Sonuç itibarıyla her insanın nasıl eşref zamanı oluyorsa bazen eşek zamanı da oluyor.

Bu nedenle insanın hayat yolculuğunda zaman zaman sakin bir köşeye çekilip tefekkür etmesi lazımdır. Hayatını sorgulayıp, hayatının gidişatı hakkında düşünmelidir. Eğer bir kimse kendine zaman ayırmazsa, ileride dövünmek için çok zamanı oluyor.

Elbette ki su akıp yolunu buluyor. Buna karşılık sizi mağdur edenler, kavak ağacının altında gölgede uzanıp dinlenir. O bunu yaparken siz de kaybettiğiniz yılların kazancını elde edeceğinizi zannederek veya mecburiyetten arı gibi çalışırsınız.

Eğer değersiz insana değer verip, üzerimize vazife olmayan işlerle meşgul oluyorsak yanlıştayız demektir. Her ne kadar benmerkezci davranış hatalı ise de kendinizi yok saymak da o kadar yanlıştır. Nasıl karşıdaki kişi değerli ve biricik ise siz de değerli ve biriciksiniz. Ona nasıl değer veriyorsanız onun da size değer vermesi gerekiyor. Eğer o gereken değeri vermiyor sizi yok sayıyorsa ondan uzaklaşın.

Click to rate this post!
[Total: 1 Average: 3]